Vali Baruş, 18 Mart Şehitler Günü Anma Programına Katıldı
Gündem, 18 Mart 2022 19:33Vali Aydın Baruş, Çanakkale Deniz Zaferi'nin 107. Yılı ve Şehitleri Anma Günü dolayısı ile Malatya Kongre ve Kültür Merkezinde düzenlenen programa katıldı.
Kongre ve Kültür Merkezi fuaye alanında sergilenen fotoğraf sergisini
de protokol üyeleri ile birlikte ziyaret eden Vali Baruş programın
düzenlendiği Kemal Sunal salonuna geçti.
Saygı duruşu ve İstiklal Marşımızın okunmasının ardından Şehit
ailelerimiz adına Türkiye ve Şehit Aileleri Vakfı Şube Başkanı
Muharrem Kıbrız ve Türkiye Harp Malulü, Şehit Dul ve Yetimleri
Derneği Malatya Şube Başkanı İsmail Ayvalı birer konuşma yaptılar.
Vali Baruş burada Şehit Aileleri, Gaziler, Öğrenciler ve katılımcılara
hitaben yaptığı konuşmada “ Bu topraklar için toprağa düşen Aziz
Şehitlerimizin Saygıdeğer Aileleri,
Şehit olma arzusuyla vatan toprağı için mücadele ederken yaralanan
Kıymetli Gazilerimiz.
Sizleri en derin hürmet ve sevgilerimle selamlıyorum.
Çanakkale Deniz Zaferi’nin 107’inci yıldönümünü büyük bir iftiharla
kutlarken,
Çanakkale’de ecdadımıza ilham veren Şehadet Ruhuyla, vatan ve
istiklal uğrunda canlarını kutsal değerlerimizin yaşaması için feda
eden Aziz Şehitlerimizi rahmet ve şükranla yad ediyoruz.
Bu programa teşrif ederek Şehitlerimizin hatırasını yad etme
kadirşinaslığı gösteren siz değerli katılımcılara teşekkür ediyorum.
Bundan 107 yıl önce, 19 Şubat 1915’te, zamanın en güçlü sömürgeci
ülkeleri, İstanbul Boğazını işgal etmek için, ufacık bir kara parçası
olan Gelibolu’yu boğazdan ve denizden gemilerle kuşatarak,
Dünyanın dört bir tarafından, her ırktan, her renkten, adeta yedi
iklimden topladığı, her türlü modern teçhizatla donattığı, yenilmez
dedikleri donanma kuvvetleriyle,
Adeta cehennemi andıran büyük bir vahşetle Çanakkale Boğazı’nda
bulunan tabyalara ve Yarımada üzerindeki odumuza saldırmıştır.
Merhum Mehmet Akif Ersoy’un, şiirinde adeta gözümüzün önünde
mısralarıyla canlı kıldığı manzara şudur:
“Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor amâkı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağamın yaktığı: Yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara, vâdîlere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sînelere,
Sürü hâlinde gezerken sayısız tayyâre.”
19 Şubat 1915’te Boğazdaki bombardımanlarıyla başlatılan bu vahşi
saldırı, 18 Mart’ta Seyit Onbaşı ve Ölüme meydan okuyan kahraman
Mehmetçiğimiz tarafından açılan top ateşiyle batırılan ve ağır hasar
verilen 6 zırhlının savaş dışı bırakılmasıyla büyük bir zaferle sona
ermiştir.
Çanakkale Boğazı’nı denizden geçemeyeceğini anlayan düşmanın
karadan 25 Nisan 1915’te Seddül Bahir Çıkartmasıyla başlattığı
saldırı, Gelibolu Yarımadasını çevreleyen koylara yapılan
çıkartmalarla genişlemiştir.
Temmuz Ayı başlarına kadar süngü hücumları ve taarruzlarla devam
eden kara savaşı, Kirte, Kerevizdere ve Zığındere Muharebelerinden
sonra mevzi muharebesine dönüşmüştür.
Düşman, taarruzlarının neticesiz kalması nedeniyle Ağustos Ayında
Arıburnu-Anafartalar Harekatını başlatmış, Yarımadanın Anafartalar
ve Arıburnu sahilinden karaya çıkarttığı birliklerini Kocaçimen
Tepe’de birleştirerek Boğaza inmek planını uygulamak istemiştir.
Her bakımdan üstün durumdaki düşman kuvvetleriyle, Anafartalar’da,
Kanlısırt’ta, Conk Bayırı’nda, Kireçtepe’de, Bomba Sırtı’nda
Mehmetçiğimizin Anafartalar Grup Komutanı Mustafa Kemal
komutasında ölüme meydan okuyarak verdiği cansiperane mücadele
neticesinde düşman kuvvetleri durdurulmuştur.
Ağustos Ayı sonrasında siper mücadeleleri olarak devam eden
Gelibolu Harekatı Türk Savunması karşısında başarısızlığa
uğradığından, 20-21 Aralık 1915’te Anafartalar ve Arıburnu
Cephelerinin 8-9 Ocak 1916 tarihinde Seddülbahir’in düşman
kuvvetleri tarafından tahliye edilmesiyle, Türk Ordusunun büyük
muzafferiyetiyle sona ermiştir.
Çanakkale Zaferi Türk Milletinin, tarihin altın sayfalarına kanıyla
kazıdığı eşsiz bir zaferdir.
Bu zaferi eşsiz kılan, Mehmetçiğin adeta ölüm kusan top ve tüfek
ateşine karşı iman dolu göğsüyle kendisini siper ederek çıktığı ölüm
yürüyüşüdür.
25 Nisan Sabahında Arıburnu’ndan gelen top sesleri üzerine 19.
Tümen Komutanı olan Yarbay Mustafa Kemal’in Kocaçimen Tepe
yönünde harekete geçme emri verdiği 57. Alaya hitaben söylediği;
“Ben size taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye
kadar geçecek zaman zarfında, yerimize başka kuvvetler ve
komutanlar kaim olabilir” ifadeleri bu savaşın ölümü hiçe sayan
manevi bir kuvvetle kazanıldığının apaçık göstergesidir.
Çanakkale’yi dünya güçlerine geçilmez kılan işte bu sarsılmaz şehadet
iradesidir.
Tarih boyunca verdiğimiz mücadelelere rehber olan bu ruh, Çanakkale
Savaşı’ndan sonra verdiğimiz Kurtuluş Savaşı’nda, Kıbrıs Barış
Harekatı’nda, Terörle Mücadele’de ve 15 Temmuz 2016’da
Milletimizin eşsiz kıyamında ilham kaynağımız olmuştur.
Türk Milletinin benliğine yer etmiş şehadet ruhu; bugün de ülkemizin
dört bir tarafında teröristlerle amansızca mücadele eden güvenlik
güçlerimizin, yurtiçinde ve yurt dışında terör odaklarına nefes
aldırmayan askerimizin, dünya üzerinde hak ve adaletin hâkim olması,
mazlumların haklarının alınması için mücadele eden vatan evlatlarının
yüreklerinde hâkim olan duygudur.
Vatan, Bayrak, Ezan, Namus tehlikeye düştüğünde, Milli İrade esaret
altına alınmaya çalışıldığında, Bu Aziz Millete; hiç düşünmeden
ölümü göze aldıran işte bu fedakârlık anlayışıdır.
Bu vatan topraklarında bağımsız, şerefli ve başı dikolarak yaşıyorsak
bunu şehitlerimize borçluyuz.
Şehitler; toprağın kara bağrında sıradağlar gibi duranlardır.
Şehitler; üzerinde yaşadığımız toprağı kanlarıyla bize ebedi vatan
kılanlardır.
Şehitler; istiklalimizin simgesi olan Al Bayrağa kanlarıyla rengini
verenlerdir.
Şehitler; bayrağımızdaki hilal uğruna can verirken alnına ışık
vuranlardır.
Şehitler; bu millete hür ve bağımsız bir ülkede yaşama şerefini
bahşedenlerdir.
Şehitler; ezanlarımızın minarelerden özgürce okunmasını
sağlayanlardır.
Şehitler; vatanın bir taşı uğruna can verme sırrına erenlerdir
Şehitler; “Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyiniz. Bilakis onlar
diridirler” muştusuna erenlerdir.
Şehitler; eriştikleri makamda Rabbe gülümseyen, ah binlerce canım
olsaydı verseydim diyenlerdir.
Şehitler; ebedi mükafatın fani hayattan değerli olduğunu bilenlerdir.
Şehitler; namusunu çiğnetmeyen Asımın neslidir.
Şehitler; Çanakkale’de ölüme bile bile koşarak namusunu
çiğnetmeyenlerdir.
Şehitler; İstiklal Harbi’nde varlığını vatana hediye edenlerdir.
Şehitler; Kıbrıs’ta mazlumları korumak için kendini feda edenlerdir.
Şehitler; Hakkari’nin dağlarında kanıyla toprağa vatan sağ olsun
yazanlardır.
Şehitler; teröristle mücadele ederken gözü bayrağında ruhunu teslim
edenlerdir.
Şehitler; 15 Temmuz’da tanklara, ateş kusan silahlara bedenini siper
edenlerdir.
Şehitler; bizlere onurlu bir hayat yaşamanın anlamını öğretenlerdir.
Şehitlerimize olan şükranımızı hangi dille ifade etsek, onlara olan
borcumuzu ödeyemeyiz.
Mehmet Akif Merhumun şu mısraları belki bu minnetimize bir nebze
tercüman olabilir.
“Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ’yı uzatsam oradan;
Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına;
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana…
Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana.”
Şehitlerimizin uğruna canlarından vaz geçtikleri değerler onların
bizlere emanetidir.
Şehitlerimizin, üzerimizdeki hakkını düşünerek, bize emanet ettiği bu
değerlerin manasını kalbimizin en ücra köşesinde hissederek yaşamak
bu vatana olan borcumuzdur.
Vatan dendiğinde yüreğimiz titriyorsa, Ay Yıldızlı Bayrağımızı
gördüğümüzde gözümüz yaşarıyorsa, İstiklal Marşını dinlediğimizde
kalbimiz coşuyorsa, ezanı dinlediğimizde gönlümüz huzur buluyorsa,
Milli iradeye kastedildiğinde öfkemiz kabarıyorsa, işte o zaman
şehitlerimizin emaneti emin ellerdedir.
Şehitlerimizin aziz hatırasına sahip çıkmanın, Şehitlerimizin ailelerini
baş tacı etmenin, onların dertleriyle dertlenmenin sorumluluğumuz ve
görevimiz olduğunu da hiçbir zaman unutmamalıyız.
Şehit Ailelerimiz kahramanlarımızın bizlere emanetidir. Hayattaki en
değerli varlıklarını vatana feda eden Şehit Ailelerimizin acısı ve
hüznünü daima paylaşmalıyız.
18 Mart Çanakkale Zaferi’nin Yıldönümü münasebetiyle, kahraman
atalarımızı şükranla yâd ediyorum.
Aziz Şehitlerimizi bir kez daha minnetle anıyorum.
Vatan ve mukaddes değerlerimiz için Şehadet arzusuyla mücadele
ederken yaralanan Şanlı gazilerimizden ebediyete göçenlere rahmet
diliyorum.
Hayatta olan Gazilerimize minnettar olduğumuzu bir kez daha ifade
ediyorum.
Şehit ailelerimize, gazilerimize ve tüm katılımcılara hürmetlerimi
sunuyorum” dedi.
Abdulkadir Eriş Güzel Sanatlar Lisesi öğrencileri tarafından günün
anlam ve önemini ifade eden “Bir Yanımız Hep Çanakkale” adlı
oratoryonun ardından program son buldu.
Gündem, 18 Mart 2022 19:33
Yorumlar (0)
Kalan karakter : 450
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!