Taziye yemeklerinin dinde yeri yok
Gündem, 08 Ocak 2022 00:59Taziyelerde yemek ikramının dinde yeri olmadığını belirten Malatya İl Müftüsü Veysel Işıldar, Taziye anında ölümü hatırlamak gerekir. Öleni güzel şeylerle anmak ve ona dua etmek gerekir. Fakat taziye evlerinde verilen yemeğin ziyafet sofralarına dönüşmüş olma görüntüsü çok üzücü dedi.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde gelenek haline getirilen ‘taziye yemeği’ taziye sahiplerinin belini bükmeye devam ediyor. Verilmezse ayıplanan, hatta elde avuçta olmadan kredi çekilerek bu geleneğin yerine getirilmesine kadar giden bu uygulamanın kaldırılması için çeşitli girişimler olsa da maalesef bu gelenek Malatya’da da sürüyor. Bu uygulamanın dinde olup olmadığı merak konusu olurken Malatya İl Müftüsü Veysel Işıldar, BUSABAH gazetesine konuşarak önemli bilgiler verdi.
Taziye kelimesinin anlamına açıklık getiren Malatya İl Müftüsü Veysel Işıldar, öncelikle taziyenin ne anlama geldiğini belirtmek istediğini, taziyenin, acı çeken insanların acısını paylaşmak anlamına geldiğini söyledi.
Taziyelerde verilen yemeklerin dinî bir gereklilik olarak görmeden yapılmasında bir sakınca olmayacağı söyleyen Işıldar, verilen ikramların dinimizde bir yeri olmadığını da sözlerine ekledi. Konuyla alakalı İl Müftüsü Işıldar, taziyeler evlerinde verilen yemeğin ziyafet yemeğine dönüştürülmüş olmasının sakıncalı boyunlara ulaştığını dile getirdi.
Bir yakınını kaybetmenin üzüntü ve sıkıntısı içinde olan cenaze sahiplerinin, taziye için gelen misafirlere yemek hazırlayıp sunmasının dinimizde yeri olmadığını ifade eden Malatya İl Müftüsü Veysel Işıldar, bu durumun dini bir hüküm olarak algılanmasının yanlış olduğunun altını çiziyor. Ayrıca Müftü Işıldar, bu ikramların dinî bir zorunluluk olarak yapılmasının, bidat ve hurafe sayıldığını da belirtiyor.
Işıldar, “Bir kimsenin yakını vefat ettiği zaman duygu yoğunluğu yaşadığı acı ve elem içinde olduğu bir zaman dilimidir. Ama ölüm haktır ve her canlı ölümü tadacaktır. Biz bu dünyada ebedi kalmak için gönderilmedik. Kuran’ın bize verdiği bilgilere göre en uzun yaşayan insanın Nuh Peygamber olduğunu öğreniyoruz ki o bile 950 sene yaşamıştır. Yani sonsuza kadar yaşan kimse yoktur. Şu bir gerçektir, ‘az yaşa çok yaşa akıbet gelir başa’ demiş atalarımız. Tabii ölüm yok olmak demek değildir sonsuzluğa açılan bir penceredir. Bundan sonra ki ebedi hayatın başlangıç istasyonudur. Dolayasıyla Allah’ın yarattığı her mahlûk ölümü tadacaktır” ifadelerini kullandı.
“TAZİYELER ZİYAFET VERİLEN YERLER OLMAMALIDIR”
“Bizim memleketimizde taziye ve ölüm anında yapılan birtakım yanlışlıklar var” diyen Işıldar, sözlerine şöyle devam etti:
“Bunlardan bir tanesi de taziyelerin amacının dışına çıkmış olmasıdır. Bu neden kaynaklanıyor, insanlarımızın komşuluk ve akraba sevgisinden kaynaklanmaktadır. Yani bir kimsenin duygu yoğunluğu yaşadığı bir zaman ayardım etme duygusundan ortaya çıkmıştır. Örnek verecek olursak, ‘benim yakınım vefat etti, gelenlere yemek verirsem sevaba erişeyim’ gibi anlayışlar güzel şeyler kötü niyetler yok ama maksadının dışına çıkan birtakım hadiseler meydana geliyor. Taziye anında ölümü hatırlamak gerekir. Öleni güzel şeylerle anmak ve ona dua etmek gerekir. Fakat taziye evlerinde verilen yemeğin ziyafet sofralarına dönüşmüş olma görüntüsü çok üzücü. Taziyeler ziyafet verilen, insanlara aşırı derecede yemek verilen yerler olmamalıdır.”
“DOĞRU ŞEKLİ ANADOLU’DA YAPILAN USULDÜR”
Anadolu’da yaygın olan bir gelenekten bahseden Işıldar, “Aslında taziye evlerinde yemek vermenin doğru şekli Anadolu’da yapılan usuldür. Özellikle köylerde bir kültürümüz vardı, cenaze evi yemek vermez. Cenaze evine koşular ve yakınları tarafından yemek götürülürdü. Hattı zatında bu durum yardımlaşma duygusuna çok daha uygun bir davranıştır. Bu İslami anlayışa çok daha uygundur. Bunu yapabiliriz. Ama şehirde bunu yapmak biraz zor. Tamam, yardımlaşma duygusu içinde bu yardımlaşma yapılıyor ama buna da artık bir ‘dur’ demek gerekiyor. Çünkü her şeyin aşırısında bir zarar vardır. Dini duygularla Allah’ın emretmediği, Peygamberimizin ‘yapın’ demediği şeyleri kendi kendimize ihdas ederek, sanki dinden bir parçaymış gibi anlayışa sahip olmak da bizim inancımıza aykırıdır. Biz buna en hafif tabirle ‘bidat’ diyoruz. Bidat, dinîmizde olmayan ama dinimizde varmış gibi gösterilen anlayış ve davranışlardır. Bu manada biz uyarıyoruz. Fakat hepimizin uyarması lazım” sözlerini kaydetti.
“TAZİYE YEMEĞİNİN ZORUNLULUĞU YOKTUR”
Son olarak taziye sahibinin yemek vermeye zorlandığını hatta külfet altında bile bırakıldığını belirten Işıldar, “Ben, Güneydoğu’da da görev yaptım. Oralarda taziye bir haftaya kadar uzatılıyor. Orada şuna şahit olmuştuk, cenazesi olan kişi artık o kadar zorda kalıyor ki ahırındaki hayvanı kesmek zorunda kalıyor. Hatta kredi çekip, o taziye külfetini karşılama yoluna giden insanlarımız olduğunu biliyoruz. Ezcümle aşırılığın her şeyi zarardır. Peygamber Efendimiz bunların hepsinin yasaklamıştır. Her gün oruç tutmam isteyen kişiye ‘sen kim oluyorsun da böyle bir şey yapıyorsun’ diyerek uyarıda bulunmuştur. Dolayısıyla ‘Hayrul umur evsatuha’ yani her şeyin hayırlısı ortalama olanıdır. Kısacası taziye yemeğinin zorunluluğu yoktur” dedi.
Gündem, 08 Ocak 2022 00:59
Yorumlar (0)