AKAUM çevrim içi seminerinde "Toplumsal Cinsiyet ve Göç: Dünya ve Türkiye´de Mülteci Kadınlar" konuşuldu
Asayiş , 11 Mart 2021 22:02
Anadolu Üniversitesi Kadın ve Aile Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi, gerçekleştirdiği bilimsel araştırma projeleri, panel ve seminerlerin yanı sıra sergiler ve çevrim içi etkinliklerle de çalışmalarını sürdürüyor.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü etkinlikleri kapsamında bu yıl gerçekleştirilen seminer etkinliği de pandemi koşulları nedeni ile çevrim içi olarak düzenlendi. Seminerde, Açıköğretim Fakültesi Sosyoloji Bölümü Araş. Gör. Dr. Mine Karakuş Yetkin´in, BM ve Uluslararası Af Örgütü raporlarına, akademik literatürde yer alan güncel alan araştırması bulgularına ve tamamlamış olduğu doktora tez çalışmasındaki alan deneyimlerine dayanarak dünyada ve Türkiye´de kadınların mültecilik deneyimleri, temel sorunları ve baş etme/hayatta kalma stratejileri konu edildi. Medya ve hâkim söylemde mülteciler, şiddet, çatışma ve doğal afetlerden etkilenen kadın ve kız çocukları, savaş ve çatışma ortamında ailenin koruyucu erkek üyelerini kaybeden kadınların durumları seminere konu olan başlıklar arasında yer aldı.
"Zaten var olan toplumsal cinsiyet temelli eşitsizlikler iyice derinleşmektedir"
Yetkin, seminerde yaptığı konuşmasında, "Bu kadınlar için mülteci olmak, ailelerinin, çocuklarının geçimini sağlamak, kendi sosyal çevrelerinden ve alışageldikleri destek kaynaklarında uzak bir şekilde, son derece kısıtlı koşullar içinde hayatta kalma mücadelesi vermektir. Bir kriz durumu patlak verdiğinde zaten var olan toplumsal cinsiyet temelli eşitsizlikler iyice derinleşmektedir. Bu derinleşme; artan toplumsal cinsiyet temelli şiddet, hayati hizmetlerden, karar alma süreçlerinden dışlanma, kısıtlı hareketlilik ve güvensizlik ortamı gibi durumları içermekte" dedi.
"Krizler en çok kadınların yaşam kaynaklarını vurur"
Konuşmasının devamında Yetkin, "Kriz ve savaş dönemlerinde sağlık hizmetine erişim son derece sınırlı olur ki bu durum, özellikle anne ve bebek ölümleri, sakatlıkları, yetersiz beslenmeye dayalı ciddi sağlık sorunları demektir. Örneğin; önlenebilir anne ölümlerinin yüzde 60´ı çatışma, yerinden edilme ve doğal afet durumlarında gerçekleşmektedir. Tecavüz, çocuk yaşta evlilik gibi eylemler kriz dönemlerinde ciddi bir artış gösterir. Özellikle koruma ve güvenlik mekanizmalarının bozulduğu bu durumlarda kadınlar ve kız çocukları temel hakları olan şiddetsiz bir yaşam hakkından mahrum kalırlar. İstatistiklere göre her 5 mülteci ya da yerinden edilmiş kadından biri cinsel şiddet yaşamıştır ki, kadınların bu durumu dile getirmelerini engelleyecek sosyal-kültürel-kurumsal yapıları da düşünecek olursak çok daha yüksek bir oran söz konusudur" ifadeleriyle seminer süresince toplumsal cinsiyet bağlamında göç ve özelde mülteci hareketliliği içinde kadınların durumu hakkında çarpıcı bilgiler paylaştı.
Asayiş , 11 Mart 2021 22:02
Yorumlar (0)