Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Cumhuriyet Sosyal Bilimler MYO Radyo Televizyon Programcılığı Ana Bilim Dalı Öğretim Görevlisi Turgay Kural’ın hazırladığı “Ada’m” adlı belgesel sinema filmi, ABD’de Massachusetts eyaletinde bu yıl 15’incisi düzenlenen, ‘Boston Türk Filmleri Festivali’ kapsamında ödüle layık görülmüştü. Kural, bu ödülle birlikte ikinci defa bu ödüle layık görülen sayılı yönetmenler arasındaki yerini alırken, belgesel Hindistan’da da gösterime sunuldu.
YERLİ ‘ROBİNSON CRUSOE’ ZİYA DEDE’NİN YAŞAMI KONU ALINDI
Yıllar önce eşini bir trafik kazasında kaybettikten sonra büyük bir üzüntü yaşayan Abay, eşinin doğaya ve ağaca verdiği önemden dolayı eşinin anısını yaşatmak ve onu hatırlamak için Eskişehir’den ayrılarak memleketi Pertek’te kendine bir yaşam alanı oluşturarak tek başına yaşamaya başladı. Ağacı ve doğayı seven eşi için yerleştiği 82 dönümlük adaya fidan diken Abay, binlerce ağaç yetiştirdi. Issız adayı cennete çeviren Ziya Abay ağaçlara, ağaçlar ise Abay’a hayat verdi.
Yönetmen Turgay Kural, çok etkilendiği Abay’ın hayatını belgesel yapmak üzere adada bir çadır kurarak, 2 kamera ile filmi tek başına çekti. 15 gün süren çekimde, adada elektrik bulunmaması kamera, ses ve aydınlatma için kullanılan cihazların çalışmasında büyük problem oluşturdu. Cihazların elektriği adaya götürülen güneş panelleri vasıtasıyla karşılandı.
Belgeselde, eşinin ölümü sonrası Tunceli’de bir adaya yerleşerek, hayatını ağaçlara adayarak, 14 yılda 3 bin 500 ağaç yetiştiren Ziya Abay’ın yaşamı konu alındı.
AMERİKA’DA ÖDÜL ALDI
Malatya yönetmenin çektiği Ada’m belgeseli ‘Boston Türk Filmleri Festivali’ kapsamında ödüle layık görüldü.
Yurt dışında gerçekleştirilen sinema festivalleri arasında önemli bir saygınlığa sahip festivalde Malatyalı yönetmen Turgay Kural’ın hazırladığı ‘‘Ada’m’’ adlı belgesel sinema filmi, birçok rakibini geride bırakarak, belgesel sinema kategorisinde özel mansiyon ödülünü aldı. Festivalde görev alan Amerikalı sinema eleştirmenleri tarafından ‘Görkemli Sinematografiye Sahip Bir Film’ olarak adından övgüyle söz ettiren Ada’m, elde ettiği sonuçla uluslararası alanda büyük bir başarıya imza attı.
Ayrıca, elde edilen başarının yanı sıra 2015 yılında düzenlenen Boston Türk Filmleri Festivali’nde de özel mansiyon ödülü almaya hak kazanan Öğretim Görevlisi Turgay Kural, ikinci defa bu ödüle layık görülen sayılı yönetmenler arasındaki yerini de almış oldu. ‘‘Ada’m’’ adlı belgesel sinema filmi, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Film Atölyesi (CÜFA) bünyesinde hazırlandı.
“ZİYA AMCAMIZIN FELSEFESİ BENİ ÇOK ETKİLEDİ”
Yönetmen Turgay Kural, ABD’de Massachusetts eyaletinde bu yıl 15’incisi düzenlenen, ‘Boston Türk Filmleri Festivali’nde güzel bir sonuç elde ettiklerini kaydederek, belgeselin Hindistan’da düzenlenen Uluslararası Santipur Film Festivali’nde uluslararası panaromada gösterim seçkisine girerek Hintli izleyicilerle buluştuğunu belirtti.
Kural, “Ada’m” adlı belgesel sinema filminin ‘Boston Türk Filmleri Festivali’nde belgesel sinema kategorisinde özel mansiyon ödülüne layık görüldüğünü ifade ederek, ikinci defa bu ödüle layık görülmesinin mutluluğunu yaşadığını dile getirdi.
Tunceli Pertek’te 15 günlük bir süreçte adada Ziya amcayla birlikte yaşayarak belgeseli filme aldığını kaydeden Kural,
“Ziya amcamızın öyküsüyle katıldığımız bu festival bizim için önemliydi. Ziya amcamız, 14 yıl önce Eskişehir’den eşini kaybettikten sonra doğup büyüdüğü Tunceli Pertek’e gelerek burada yaşamını bir adada sürdürüyor. Adada bulunduğu süre içerisinde 3 bin 500 adet ağaç dikiyor. Ayrıca, boş zamanlarında da dağlardaki ağaçların bakımını üstlenerek, doğaya el verdiğince katkı sağlıyor. Bu anlamda Ziya amcamızın felsefesi, yaşam karşısındaki bu duruşu beni çok etkilediği için bu belgeseli çekme kararı aldım”
dedi.
EŞİ İÇİN BİNLERCE FİDANA CAN VERDİ
Belgesele konu olan Ziya Abay, belgeselde şunları anlatmıştı:
“Eşimi çok seviyorum, o da beni çok severdi. Ben, Ankara’daydım, haber geldi. Kardeşim Bursa’ya giderken trafik kazasında eşimi ben kaybettim. Yıkıldım, bittim, tükendim. Birbirimize aşıktık, birbirimizi seviyorduk. Başımıza bunun geleceği aklımızdan geçmiyordu. Eşim ağacı çok sevdiğinden dolayı bende ondan etkilendim, birde onu unutmamak için bu adaya geldim. Ağaçları diktim, onları candan sevdim, onlara hayran, kurban oluyorum, hepsi eşimin hatırı için. Bu ada 82 dönüm, geldiğimde yüzüne bakılacak bir yer değildi. “Ben burayı nasıl yeşillendirebilirim?” düşüncesiyle ağaç dikmeye başladım. 14 yılda 3 bin 500 fidan diktim. Onlara hayranım, onları çok seviyorum. Eşim evde gül yetiştirirken hep onlarla konuşurdu, onlar canlı anlıyorlar, biz anlamıyoruz. O gittikten sonra güller soldu, kurudu. Ağaçları sulamak için bir düzenek kurdum. Motoru çalıştırıyorum, su basıyor, akşama kadar işim gücüm ağaçları sulamak. Sulamayı her gün yapıyorum. Eskiden üç bölüm yapıyordum, şimdi yaşlandım ikiye düştü. Yaşım 80, yorulmak diye bir şey bilmiyorum. Ağaçla uğraştığım için kendimi çok güçlü hissediyorum. Kendimi ağaca vermişim, onları canlı tutmaya çalışıyorum, yeter ki onlar yeşil kalsın. Onları seviyor, konuşuyorum. Çok para harcadım, yalnız hesabını bilmiyorum çünkü hesabını tutmuyorum. Aldığım parayı mazota veriyorum, yetiştiremiyorum. Bu ada da en çok sevdiğim ıhlamur ağacı, o ağaca ‘Emine’ ismini verdim. O, ıhlamur ağacını çok severdi. Ihlamur ağacına su verirken eşimi hatırlıyorum, eşim sağ olsaydı, bu adayı görseydi ben çok mutlu olurdum ama kısmet olmadı. Bu adada 3 bin 500 ağaç var. Beni tabii ki zorluyor. Bazen hortumlarda yırtık oluyor, onları tamir edip, su boşa gitmesin diye çalışacak hale getiriyorum. Benim 9 kedim var, onlar yol arkadaşlarım. Bahçede gezerken, arkamdan geliyorlar. Bazen onlara yemeğimi de kaptırıyorum ama onlara kızmıyorum. Barakamda kışın kalamıyorum, üşüyorum, yağış olunca ıslanıyorum. Camı, penceresi yok. Sıkıntı çekiyorum. Çocuklarım her dakika “sağ mısın?” diye sürekli arıyorlar. Canım sıkıldığı zaman çantam sırtımda dağlara çıkıyorum. Bazen bizim askerlerle karşılaşıyorum, ‘Sen ne yapıyorsun?’ diyorlar, ‘Badem dikiyorum’ diyorum, beni oturtup yemek ikram ediyorlar, ‘Sen ne kadar çalışkan bir adamsın’ diyorlar. Çalıların içine badem dikiyorum ki hayvanlar yemesin, o dağlara binlerce badem diktim. 500 ağaç yeri de kepçeyle kazılmış vaziyette ama gücüm yetmiyor ki o fidanları dikeyim. Zararda etsem ben bu sevdadan vazgeçmeyeceğim. Gücüm yeterse daha da çok ekeceğim, hiçbir yeri boş bırakmayacağım.”