Zengin florası ve bitki örtüsü çeşitliliğiyle küçükbaş hayvan yetiştiriciliğinin yaygın yapıldığı Yeşilyurt sınırları içerisinde bulunan Ortaköy Sarsı Mezrası’nda, ilkbahar ve yaz aylarında Çamurlu, Bürücek ve Çimen yaylalarına çıkan göçerler, havaların soğumasıyla bir süre önce 10 haneli mezralarına döndü.
Yaklaşık 6 ay boyunca Beydağı’nın çevresindeki eşsiz güzelliklere sahip yaylalarda konaklayan göçerler, şimdilerde ise karla kaplanmış taş ve bir kısmı tuğlayla örülmüş ahırlarda zorlu mesai yapıyor.
Genellikle kış aylarında hava sıcaklığının -25 ila 30 dereceye kadar düştüğü bin 700 rakımlı Ortaköy Sarsı Mezrası’nda konaklamayı tercih eden göçerler, mevsime bağlı otlakların yetersiz kalması sebebiyle şu sıralar büyük ve küçükbaş hayvanlarının karnını doyurmak için meşakkatli bir çalışma yapıyor.
Zorlu doğa koşullarında, sosyal ve teknolojik hayatın imkanlarından uzakta hayatlarına devam eden göçerler, günün erken saatlerinde uyanarak sayıları 200 ile 500 arasında değişen koyun, keçi ve dana sürüleriyle ilgilenmeye başlıyor.
Yaz aylarında istifledikleri ot, yonca ve samanlar ile tarlada ürettikleri ya da satın aldıkları arpayı tahtadan yaptıkları yemliklere boşaltan göçerler, daha sonra hayvanları sırayla ahırdan dışarı salıp beslenmelerini sağlıyor.
Bir metreyi aşan kar yoğunluğu arasında derelerden akan tatlı sularda hayvanlarını gün içerisinde iki defa sulaya indiren göçerler, koyunlarının kuzulamaya başlamasıyla da tatlı bir telaş yaşıyor.
KARIN YÜKSELİĞİ 2 METREYİ AŞIYOR
Göçerlerden Ramazan Kılıç, hayvanlarından daha iyi verim almak için yazın yaylaya çıktığını söyledi. Hayvancılığı çeşitli zorlukları olduğunu belirten Kılıç, “Uzun yıllardır hayvancılık yapıyorum. Bahar ayı ile birlikte Beydağı çevresindeki yaylalara çıkıyoruz. Orada 5-6 ay kaldıktan sonra havalar soğumaya başlıyor ve bizde mezralara geri dönüyoruz. Kışı ailem ile burada geçiriyorum. Burada kar yağışı bazen 2 metreyi buluyor. Hayvanların bakımı tabii ki çok zorlaşıyor. Bizim yaşamımız hep zorluklarla geçiyor. Sürekli dağda, merada büyük ve küçükbaş hayvan otlatıyoruz.” dedi.
EMEK YOKSA PARA DA YOK
Üç kuşaktır hayvancılık yaptığını anlatan Kılıç, şöyle konuştu; “Üç kuşaktır bu işi yapan bir aile olarak ben en çok üzen şey gençlerin hayvancılığa olan ilgisizliği. Şimdiki nesil maalesef köyde kalmak istemiyor. Emek vermeden çok para kazanmak istiyor buda onların o güzelim hayatlarını mahvediyor. Şehirlerde ömür tüketim hastalıkla boğuşarak gidiyorlar. Çok yazık. Ama benim gibi daha yaşlı insanlar içimizden gelerek yapıyoruz. Hayvancılık her zaman çok güzel bir iştir. Hakkını verebildikten sonra besicilikle uğraşmak bereketli bir kazançtır. Şuan 300 küçükbaş, 50 tane büyük baş hayvanımız var. Yeni kuzularımız doğuyor bu sayı 500’ü bulacak. Her işin zorluğu olduğu gibi bu işinde ağır yanları var. Yazın yaylada daha geniş alanda hayvanlarımızı tutabilirken, kış mevsiminde havaların soğuması ve kar yağışının çok olması nedeniyle daha kısıtlı kapalı alanlarda taşımak zorunda kalıyoruz. Bu sene kış bereketli ve bol kar yağının yaşanmasıyla ister istemez hayvanları dışarıda tutamıyoruz. Su ihtiyaçlarını gidermeleri için dere yatağına ve çeşme kenarına indirip vakit kaybetmeden hayvanların üşümemeleri için tekrar ahırlara götürmemiz gerekiyor. Dağlar karla kaplı olduğu için dışarıda ot yoktur. Hayvanlarımızı arpa ve samanla ahırlarda beslemek zorunda kalıyoruz. Yazın ise hayvanlarımızı Çamurlu, Bürücek ve Çimen yaylalarına götürüyoruz. Hayvanlarımız yazın yaylalarda otluyor ama kışın mecburen hazır yem veriyoruz. Hayvancılıkla herkes uğraşamaz. Dedelerden gelen tecrübelerle ve severek uğraşıyoruz. Hayvancılık bir nevi insanlığa hizmettir. İnsanlığa hizmet etmek güzeldir. Günümüzde şartlar her ne kadar zorlaşsa da hayvancılıkla ilgilenmek kazançlıdır.”
